bg_image

Tıbbi Detoks

Tıbbi detoksa bağırsaklardan başlanır. Kişiye özel diyet programı verilir. Tüm diyetlerde başlangıçta basit karbonhidratlar, buğday, tüm tahıllar, süt ve süt ürünleri kesilmelidir. Tıbbi detoks uzman hekimlerin ve sağlık profesyonellerinin denetimde yapılmalıdır.

Su içmeyen, sebze yemeyen, egzersiz yapmayan, terlemeyen, bağırsak florası düzenlenmeyen, beslenmesi değişmeyen, ağır metal yükü fazla olan, haftada 2-3 kere dışkılayan, safra kesesinde veya böbreğinde taş geçmişi olan, sürekli kimyasal ilaç kullanan, sabahları uyandığında yüzü ve gözü şiş olan, yorgun kalkan, gaz ve şişkinlik sorunu olan kişilerde; vücutta ki toksinleri suda çözünür hale getirmenin yani kısaca detoks kahramanlığına kalkışmanın hiçbir anlamı yoktur.
Tıbbi detoks, tıbbi beslenmeyle yapılır. Sağlık profesyonelleri ile birlikte ve kontrollü yapılmalıdır. Ama öncelikle kişi, kendine düşen görevleri (diyet, renkli ve dengeli beslenme, bol su içme, terleme, egzersiz) yerine getirmelidir. İşte o zaman tıbbi detoks etkili olur.

Bakınız: Bitkilerin Öz Gücü ile Sağlığın Yönetimi kitabı.

Tıbbi detoksun, tıbbi beslenme ile sağlık profesyonelleri tarafından yapılması gerektiğini daha önceki postlarımızda paylaşmıştım.

Detoks besinlerimiz nelerdir?
👉 Fermente gıdalar: Elma sirkesi, kombu çayı, fermente turşu, su kefiri, ev yoğurdu.
👉 Elma: Pektin içerir ve ağır metalleri bağlayıp, bağırsaklardan atılmasını sağlar.
👉 Havuç
👉 Karaciğeri destekleyen ürünler: Pancar, kırmızı soğan, patlıcan ve antioksidanlar.
👉 Sarımsak: Sert rejim yapan kişilerin sarımsağı ev yapımı yoğurtla karıştırıp yemesi önerilir. Ağır metallerin karaciğerden atılmasına yardımcı olur.
👉 Brokoli, ıspanak, yumurta, kahverengi pirinç. Karaciğer fonksiyonlarını iyileştirir.
👉 N asetil sistein içeren ürünler
👉 Brasika sebzeleri: Karnabahar, brokoli, lahana, brüksel lahanası, kıvırcık lahana, şalgam. Hardal, lahana ve yaban turpunun içeriğinde bulunan glikosinolat, besin değerinin yanı sıra, Kansere karlı koruyucu etki de sağlar. Karaciğerin enzim üretimine katkıda bulunur.
👉 Su kabağı, karahindiba, hardal safranın akışını ve üretimini artırır.
👉 Biberiye, deve dikeni, zerdeçal karaciğeri dokusunu destekler.
👉 Tıbbi nane.
👉 Quercetin ve resveratrol çok önemli bileşikler olup, sadece detoks da değil, birçok rahatsızlıkta destek tedavide önemli yer tutar.
👉 C vitamini.

Bu destekler sağlık profesyonelleri tarafından önerilmelidir. Çünkü karaciğer faz reaksiyonlarının hangisinde problem olduğu tespit edilmeli ve ona göre detoks protokolleri belirlenmelidir.

Kemik suyu, çağlar boyunca insanlık İçin bir besin kaynağı ve aynı zamanda ilaçtır. Hastalar ve zayıf bünyeli insanlar İçin birçok kültürde geleneksel bir deva kaynağıdır. Soğuk algınlığı ve grip için klasik bir halk tedavisi olarak kullanılmasının yanı sıra, mide-bağırsak sistemi, eklemler, cilt, akciğerler, kaslar ve kan gibi bağ dokularını etkileyen hastalıklarda da tarihsel olarak kullanımına rastlanmaktadır. Zengin bir tarihe sahip olan kemik suyu, geleneksel Çin tıbbında içerdiği Kolagen, mineraller, aminoasit asitler ile kemiklerde ve bağ dokularında bulunan bileşikler yoluyla sindirimi desteklemek için kullanılırdı.
Temel olarak kemik suyu kemikte bulunan maddeleri içermektedir. Uzun pişirme işlemi kemiklerdeki besinlerin (proteinler, Kolagen, jelatin gibi) suya geçmesini sağlar ve normal çorbaya göre daha yoğun, tutkal kıvamında ve lezzetli bir sıvı oluşturur. Sığır ve kümes hayvanlarından elde edilen kemikler en yaygın olanıdır. Kemik suyuna, kemik ve kıkırdakta bulunan başka maddelerde geçiş yapar. Bunlar; kalsiyum, fosfor, magnezyum, kükürt, florür, sodyum, potasyum, kondrıidin sülfat, glikozaminoglikan, hyaluronik asit ve glikozamindir.

Histamin duyarlılığı olanlarda kemik suyunun en fazla 7-8 saat olması önerilir. Normalde 8-12 saat arası kaynatma önerilir. Eğer sağlıklı bağırsaklarım var diyorsanız kaynatma süresi daha da uzatabilir. Kaynatma esnasında isteğe bağlı soğan, sarımsak, baharat ve sebze de eklenebilir.

Daha detaylı bilgi için “Bitkilerin Öz Gücü ile Sağlığın Yönetimi” kitabını okuyabilirsiniz.

 

 

Sebze Suları ve Bitkisel Sütler:


              Günümüzde oldukça popüler bir besin haline gelen  sebze suları (Detoks suları) ve  bitkisel sütlerden bahsetmek istiyorum.

Sebze ve meyveler birçok farklı vitamin, mineral, fitokimyasal, enzim ve lif içeriğine sahiptir. En önemli besin öğelerinden biri de enzimdir. Enzimler bağışıklık sistemi için oldukça önemlidir.  Yaşın ilerlemesi,  oksidatif stresin artması vücudumuzda bulunan enzimlerin belirgin seviyelerde düşmesine neden olur.  Taze meyveler, sebzeler, çiğ filizler, çiğ kuruyemişler yüksek enzim içerirler. Meyve ve sebzeler doğru yöntemle sıkılırlarsa daha yüksek enzim ve besin değeri içeriği elde edilmiş olur.

              Meyveler ve sebzeler dalından koparıldığı andan itibaren hızla okside olmaya yani çürümeye başlarlar. Öncelikle bildiğimiz geleneksel bıçaklı, rendeli ve çok hızlı dönen katı meyve sıkacaklarını kullanıp;  gıdaları bu şekilde hazırlamak meyveyi veya sebzeyi çiğneyerek yemekten çok farklıdır.

               Bu tür sıkıcılar dakikada ortalama 1500 devirde dönerler ve aslen meyveyi sıkmazlar, çok hızlı bir şekilde keserler. İşte bu esnada oldukça yüksek bir ısı oluşur ve birkaç dakika içerisinde sıkılan meyvenin rengi, tadı, kokusu değişir ve en önemlisi besin değerleri kaybolur. Genelde bu makinalarla meyve sıkılır ve aslen lifi olmayan,  besin değerleri azalmış  ve yüksek şeker ihtiva eden bir içecek meydana gelir.

               Bitkilerin öz gücünün ortaya çıkabilmesi için kullanılan makinalar önem taşımaktadır. İnsan çiğnemesini taklit eden ve  yavaş çalışan sebze sıkıcıları ön plana çıkmaktadır.  Birçok adı olsa da (Cold Press, Slow Juicer, Yavaş Sıkıcı) işin asıl mantığı ısı oluşturmadan, bıçak değmeden sıkma yönteminin uygulanmasıdır. Bu tür makinalar aklınıza gelen tüm meyve ve sebze sularını sıkabilir ve en önemlisi besin değerleri koruyabilirsiniz. En iyi markalar yapay insan dişi taklit etmek için seramik vida kullanırlar . Vida çok yavaş dönerek sebzeyi siz çiğniyormuşsunuz gibi ezer. Bu nedenle tüm meyveler ve sebzeler besin değerleri korunarak sıkılır. Tabi bu makinalarda da belirli kriterler olmalı. Certifikalı ,kolay temizlenen , BPA free (Kanserojen madde içermeyen) malzemelerden üretilmeli.

Burada şu soruları sorduğunuzu duyar gibiyim. Neden suyunu içiyoruz? Neden yiyerek tüketmiyoruz? Neden lifi atıyoruz?

                  Çiğ sebzeleri çiğneyerek tükettiğimizde ortalama sindirim süresi yani besinlerin kana karışma süresi yaklaşık 3-5 saat arasıdır ve bu süre esnasında da doğal oksidasyon yani  çürüme süreci devam eder. Konunun başında bahsettiğim gibi meyveye ve sebzeye renk veren onun canlılığını sağlayan enzimler ve fitokimyasallar da aynı şekilde çürümeye başlar ve sadece %17 gibi bir bağırsak emilimi sağlanabilir. Fakat sağlıklı bir şekilde besin değerlerini koruyarak sıktığımız bir sebzenin kana karışma süresi sadece 15 dakikadır. Oksidasyon zamanla oluşur, sebze içerisindeki lifi dışarı atarak yani sindirim süresini hızlandırarak, sebze ve meyvedeki diğer besin öğelerinin maksimum düzeyde emilimini gerçekleştirebilirsiniz. Detoks (Arınma) suyu olarak bahsedilen de aslında budur.

             Doğru şekilde sıkılmış bir sebze suyunun biyoyararlılığı çok yüksektir. Fakat sıkıldıktan sonra maksimum 8 saat içerisinde tüketilmelidir. Yani en uzun dayanım süresi  8 saattir.  8 saatten sonrası için raf ömrü olan sebze suları içilmemelidir.

Peki neyi,  ne oranda sıkacağız?

             Burada en önemli kriterimiz şeker (fruktoz) içeren sebze ve meyveleri hazırlayacağımız karışımın içine çok az miktarda koyulmasıdır. Dikkat edilmesi gereken şudur: Hazırladığımız içeceğin hemen kana karışacağını düşünmeliyiz. İnsülinin bir anda yukarı doğru fırlaması ve bunun her gün tekrarlanması bize bu içeceğin faydasından çok zararını getirecektir. Bu nedenle örneğin pancar sıkacaksak o karışımın içerisine havuçta koymak çok iyi bir çözüm değildir. Bu nedenle şeker içeren sebze ve meyveler çok az miktarda koyulmalıdır. Saat 15:00 den sonra meyve şekeri içeren karışımları sıkmayı da önermiyorum.

              Örneğin bir yeşil içecekte iki avucunuz kadar kök yaprak yani karalahana, pazı, ıspanak veya semizotu, bir avuç kadar maydanoz ya da dereotu,  bir avuç kadar meyve şekeri içeren meyve veya sebze, yaz aylarında bir parmak boğumu zerdeçal, kış aylarında aynı oranda zencefil ve bu karışımı sulandırmak için salatalık, kabak veya marul ile harika bir yeşil içecek hazırlayabilirsiniz. Bu arada mide sorunlarınız yok ise 1 adet limon koymanızı da tavsiye ederim. Yeşil içeceğinizi bitkisel yağlarla ve baharatlarla zenginleştirebilirsiniz.

Çıkan posayı kesinlikle atmayın.. Özellikle yemiş ve tahıllarla, bitkisel yağlarla, baharatlarla zenginleştirilerek 25 dk düşük ısıda fırınlayın ve lif de boşa gitmesin.   

Nedir bu bitkisel sütler ?

             Güçlü kemikler için ne yapmamız gerektiği sorulsa hemen ‘’süt içmek’’ yanıtını alırız. Peki gerçekten süt içmek faydalı mı? Bir su bardağı sütte 240 mg kadar kalsiyum var. Süphesiz yüksek bir miktar. Bu şekilde bakıldığında yüksek kalsiyum oranı ile süt kemikleri güçlendiriyor. Ama bu çok yanlış bir bilgi. Sorun şu ki biz sütü sindiremiyoruz. Laktaz enzimini belli bir yaştan sonra üretemiyoruz. Kimozin enziminin  ineklerde olan bir enzim olması,  içerisindeki kalsiyumu dengede tutabilecek fosforun olmaması, fosforu bulamadığı için kemiklerden çalması gibi,  steroid hormonu, büyüme hormonu östrojen içeriği gibi, bir çok risk dolayısıyla hayvansal sütü önermiyorum.

             İşin ilginç yanı bu kalsiyum ihtiyacını bitkisel gıdalardan çok kolay karşılayabiliyoruz. Mesela 100 gr Ispanak ta 58 mg kalsiyum var.  100 gr Karalahanada 145 mg, 1 avuç fındıkda 71 mg,1 avuç cevizde 20 mg kalsiyum var. Badem sütünün  1 bardağında  ise 400 mg kalsiyum var.  

             Konu şu ki; alerjiniz olmayan bitkisel gıdalardan sütler yapabilirsiniz. Fındık, badem, yulaf gibi gıdalardan süt yapabilirsiniz. Bu şekilde protein, kalsiyum daha sağlıklı bir şekilde alınır. Bitkisel sütler sadece veganlar için değil süt alerjisi, laktoz alerjisi olanlar, vücut ağırlığını kontrol etmek isteyenler, kalp damar hastaları içinde geçerlidir. Bir su bardağı bitkisel sütte hayvansal sütten daha fazla protein bulunur. En güzeli bu sütleri evinizde yapabilirsiniz.

              Badem, ceviz, fındık gibi yemişler aslında tohumdur. 24 saat suda bekletirseniz fitik asiti ortadan kaldırarak faydasını arttırabilirsiniz. Suda beklemiş fındıklara bire iki ölçü olacak şekilde su ilavesi yaptıktan sonra bahsettiğim slow juicer makinasına attığınızda çok hızlı bir şekilde sütünü yapabilirsiniz.

Süt ortalama 1 gün buzdolabında muhafaza edilerek içilebilir. Sütlü kahvenizi bu şekilde de deneyebilirsiniz veya dışardan alınan zararlı tozları hayvansal süte karıştırıp içmek yerine sağlıklı fındık sütünü hurma ve kakao ile zenginleştirerek yeni neslimiz çocuklarımıza hazırlayabiliriz. Çıkan posadan sağlıklı barlar ,krakerler ve tatlılar yapabiliriz. Önemli olan hücreleri doyurmaktır. Çiğ beslenmede besin değeri kaybı yoktur. Vitamin, mineral, protein, kalsiyum değerleri en yüksek kalitededir. Günümüzde artık çiğ sebze suları ve çiğ bitkisel sütler hayvansal kaynaklı gıda içermemesi, yüksek besin değerleri, fitokimyasallardan zengin olmalarından dolayı kanser, diyabet, osteoporoz, obezite gibi kronik hastalıklara karşı koruyucu ve tedavi edici önlem olarak alınmaktadır.

Önemli Pratik Notlar:
 

Bu bölümde özellikle kronik hastalıklarda etkinliği olan bitkilerden bahsettim. Unutmamamız gereken bazı hususlar var. Kısaca üzerinden geçelim:

a-) Mineral ve vitamin açısından zengin bitkiler ve besinleri (brokoli, lahana, biber, maydanoz, roka, tere, deretotu v.b.) kullanırken, bu vitamin ve minerallerin  bağırsaklarda emilimlerinin artması için zeytinyağı, balık yağı, avokado yağı, hindistan cevizi yağı, çörek otu yağı gibi yağlarla birlikte tüketilmesine önem verilmelidir. Meyvenin kahvaltı esnasında yenilmesi, akşamları ise insülin salınmasını etkileyeceğinden dolayı daha çok acıkmamızı sağlayacağı için yenilmemesi önerilmektedir. Meyveler, proteinlerle aynı anda yenilmemeli;  kuruyemişler ile birlikte aynı anda tüketilmelidir. Ama kuruyemişlerin kabuklu olmasına dikkat edilmelidir. Ceviz, fındık, badem, antepfıstığı gibi kabuklu kuruyemişleri kendimiz kırdıktan sonra hemen akabinde tüketmeliyiz, yer fıstığı, leblebi gibi kuruyemişlerden uzak durmalı ve meyve suyunu değil, meyvenin kendisini tercih etmeliyiz.

b-) Kronik bağırsak hastalıklarında özellikle Crohn ve Ülseratif kolit durumunda bağırsak astarında mevcut olan ciddi kronik enflamasyonun giderilmesi gerekir. Bağırsak duvarının tedavisinde doku hasarını gidermek için özellikle ishal de mevcutsa birkaç gün boyunca az yağlı olması nedeniyle organik veya köy tavuğundan elde edilmiş tavuk suyu çorbası ve akabinde kolajenden ve glutaminden zengin  et veya kemik suyu çorbası içilmesi oldukça önemlidir. Tavuk ve kemik suyunun içerisine 1 adet yumurta sarısı ve yine ½ adet limon suyunun ilave edilmesi bağırsak duvarının tedavisini hızlandırır. Bu birkaç günlük (5-7 gün arası) kısa dönemde ebegümeci tıbbi çayının demleme usulü sabah akşam içilmesi tedaviye destek sağlar. Bu kısa tedavi esnasında başka hiçbir yiyecek tüketilmemelidir. Diğer bitkisel antioksidanlara ise, yoğun tavuk ve kemik suyu uygulanan bu dönemde başlamamak gerekir.

c-) Kuru baklagiller çok önemli. Kuru baklagillerin tohumlarının besin değeri yüksektir. Ancak Oligosakkarit, fitik asit ve lektin içerirler. Oligosakaritler, vücutta gaz ve şişkinlik oluştururlar, fitik asit; protein, vitamin ve demir, magnezyum, potasyum gibi minerallerin emilimini engeller. Fitik asit, bitkiler için faydalı iken insanlarda bağırsak florasını bozar.  Lektin ise karbonhidratlara bağlanan bir protein türüdür. Bitkilerin tohumlarında bulunan lektin maddesi esasen bitkileri toksik maddelerden ve haşerelerden korur. İnsan vücudu için aynı gluten gibi zararlıdır, protein yapısında ve alerjendir, sürekli alınması durumunda bağırsak duvarına yapışarak bağırsak duvarını bozar ve geçirgen bağırsak oluşumuna sebebiyet verir. Bu durum ilerleyen zamanlarda bağırsak hücrelerinin yapısının bozulmasına ve lektine karşı savunma hücrelerinin oluşumuna neden olabilir. Bu durum karşımıza ciddi sağlık problemleri ve otoimmun hastalıklar olarak çıkabilir. Lektin kuru baklagiller dışında, soya,  buğday, tahıl, süt patates, fasülye, mercimek, börülce, yer fıstığı, kaju ve patlıcanda bulunmaktadır. Bu nedenle kuru baklagillerin ilk 24 saat suda bekletilmesi ve ikinci 24 saatte de bekleme suyunun içerisine yoğurt suyu, turşu suyu, peynir altı suyu veya 2-3 kaşık kefir ilave edilmesi kuru baklagilleri, bu zararlı maddelerden arındırır. 48 saatin sonunda elde ettiğimiz kuru baklagilleri dondurucuda saklayarak tüketebiliriz.

d-) Fitik asit ve lektini azaltmanın en iyi yollarından biri de çimlendirmedir (filizlendirme). Fitik asidi parçalayan enzime fitaz denir. Filizlendirme ile fitaz enziminin aktivitesi artar ve fitik asit miktarı oldukça azalır. Kabuklu bakliyatlar kavanozlara veya geniş kaplara konur, üzerini 3-4 parmak geçecek kadar su eklenir ve 12-24 saat bekletilir. Daha sonra süzülür ve başka kavanoza aktarılır, tülbentle ile kapatılarak  aydınlık ortamda günde 2 sefer olmak üzere sudan geçirilir ve süzülerek üzeri bezle örtülür. Filizlendirilmiş tohumlar sürekli nemli tutulmalıdır. Filizler, tohumun boyuna ulaştığında kullanıma hazırdır. Yaklaşık 3-4 günde filizlenme işlemi gerçekleşmiş olur ve yaklaşık olarak 6-8 gün filizlendirme işlemi sonucunda fitik asit tamamen yok olur ve filizlerin antioksidan kapasitesi, vitamin ve mineral içeriği artar, en önemlisi filizlerin diğer antioksidan içeriği yüksek olan bitkiler ile kullanılması  antioksidan etkisini arttırır. Filizlendirilmiş tohumlar bol suyla yıkandıktan sonra süzülüp tüketilmelidir. Hemen tüketilmeyecekse cam kavanozda buzdolabında birkaç gün süre ile muhafaza edilebilir.

e-) Etler çok pişmiş bir şekilde tüketilmemelidir. Çok pişen et; nitrözamin üretir ve bağırsak sağlığı için zararlıdır. Eti orta sert pişmiş bir şekilde yenilmesi en ideal olandır. Ayrıca et, tamamen yağsız yenilmemelidir.

f-) Smoothie, meyve sularına göre genel sağlığı desteklemede daha iyidir. Smoothiler blenderla veya yavaş sıkacakla (slow juicer) hazırlanır. Blenderden geçirmek smoothienin içerisine bütün meyve ve sebzeleri tamamen karıştırma işlemidir. Posa, içeceğin içerisinde kalır. Hazırlanan Smoothie içerisine yoğurt, kefir, badem sütü, avocado veya bitki tohumları ilave edildiğinde; smoothie aynı zamandan doyuruculuk açısından 1 tam  öğun yerine geçebilmektedir.

g-) Kiraz ve vişne bana sık sorulan ve birbiriyle karışan iki meyve. Her ikisinde de potasyum, beta karoten, A, C, E vitaminleri var ancak vişnede A vitamini ve beta karoten miktarı kiraza göre çok daha fazla. Ama kirazda antosiyanin miktarı daha fazla olduğu için antioksidan özellikleri ile ön plana çıkmakta. Koyu renkli kirazları tercih edin.

       Meyveler olgunlaştıkça içerisinde bulunan antioksidan miktarları artar. Tüm siyah ve kırmızı meyveler bu bakımdan çok önemlidir. Kilo kontrolü yapabildikleri gibi, bağışıklık sistemini çok kuvvetlendiriyorlar.

Aronya, karamürver ve yabanmersini, böğürtlen ve siyah frenk üzümünü ihmal etmeyelim.              

h-) Zerdeçal, zencefil, acı biber kronik enflamasyonu azaltması ve hücre ısısını yükselterek kanserden koruması açısından önemli yer tutar. Acı biberde bulunan capsaicine (kapsaisin) aynı zamanda metabolizmayı da hızlandırır ve damar içerisine kalsiyumun girmesini de engellediği için ateroskleroz oluşumunu azaltır ve hipetansiyonda destekleyicidir.